Sihirli Çıkrık Masalı
Bundan çok zaman önce ülkelerin birinde bir kral varmış. Halkının mutluluğu için çalışıp çabalarmış. Ne yazık ki çevresindeki insanlar onun kadar iyi niyetli değilmiş. Varsa yoksa kendi çıkarlarıymış. Günler gelip geçmiş. Kralın adamlarından biri değirmencinin biriyle tartışmış. Nasıl mı olmuş?
Saray görevlisi, değirmenin yanından geçiyormuş. Değirmene girip dinlenmek istemiş. İçeri girer girmez dünya güzeli bir kızla karşılaşmış. Bu kız değirmencinin kızıymış. Adam, hemen değirmenciyi bulup, kızını ondan istemiş.
Değirmenci çok yaşlıymış. Bakıma muhtaçmış. Eli ayağı zor tutuyormuş. Üstelik kralın adamı, neredeyse kızın babası yaşındaymış. Değirmenci, bu yüzden teklife kızmış. Bağırıp çağırmış, kralın adamı da çekip gitmiş. Tam bu sıralar genç kral, ülkenin dört bir yanına haber salmış. Evlenmek için ülkedeki en güzel, en becerikli, en akıllı kızı aradığını bildirmiş.
Bu haber ülkenin dört bir tarafında çalkalanmış. Ülkenin bütün kızları kraliçe olmanın hayali ile hazırlıklara başlamışlar. Günler gelip geçiyor ama genç kral istediği gibi birini bulamıyormuş. Bu böyle sürüp gitmiş. Değirmenciden olumsuz cevap almış olan saray görevlisi, hemen kralın yanına çıkmış :
” Kralım, değirmencinin bir kızı var ki sormayın gitsin. Kalem kaşlı, selvi boylu… Üstelik saman çöpünü altın iplik yapacak kadar becerikli… Tam size göre” diyerek kızcağızı ballandıra ballandıra anlatmış.
Kral vakit kaybetmeden değirmencinin kızını saraya getirmelerini emretmiş. Az mı geçmiş çok mu bilinmez ama sonunda kız saraya getirilmiş. Saray görevlisi bıyık altından kıs kıs gülüyormuş. Neden mi? Kimse saman çöpünden altın iplik yapamazmış. Kız bu işi yapamayınca babası cezalandıracak, görevli de intikamını alacakmış. Görevli, hayal kurmaya devam etsin bakalım kötü emeline ulaşabilecek miymiş?
Kral, kızı görür görmez beğenmiş. Saray odalarından birini tepesine kadar saman çöpüyle doldurmuş. Kızın eline bir çıkrık ve makaraları verip hünerini göstermesini söylemiş. Kızcağız bir elindeki çıkrığa bir de samanlara bakıyormuş. Bir yandan da kara kara düşünüyormuş. Kızcağız saman çöplerinin arasında ağlayıp sızlamış. Bir saman çöpü altın ipliğe nasıl dönüşssün?
Zaten böyle bir şey ne görülmüş ne de duyulmuş. Hele kızın aklına yaşlı babası gelince ne yapacağını bilemez olmuş. Kendi için değil biricik babası için üzülüyormuş. Gözyaşları içinde kalan kızın yanıbaşında birden bire bir cüce belirmiş. Derdini, sıkıntısını sormuş. Sohbet etmeye başlamışlar. Cüce, kızın derdini öğrenir öğrenmez bir çare düşünmüş.
” Gün doğmadan neler doğar” demiş büyüklerimiz. Yorgunluktan uyuya kalan kızcağız uykudan uyanır uyanmaz ne görsün. Bütün samanlar altın ipliğe dönüşmemiş mi? Gözlerine inanamamış. İlk önce rüyada olduğunu sanmış. Sonunda rüya olmadığını öğrenince sevinçten oynauıp zıplamaya başlamış.
Bu arada cüce, ortalıktan yok olmuş. Az sonra da kral ve adamları çıkagelmiş. Samanların altın ipliğe dönüştüğünü görünce çok sevinmişler. Yalnız sevinmeyen biri varmış. O da değirmenciden kızını isteyen saray görevlisi… İhtiyar görevli, kralın yanına gidip: “Bunu, onun yaptığından emin olmalıyız” diyerek yeniden denemesini teklif etmiş. Sonunda kralı ikna etmiş. Bir oda dolusu samanlığın içine kızcağızı tekrar bırakmışlar. Kız, nedir bu başıma gelenler diyip ağlayıp sızlamaya başlamış.
Tam bu sırada cüce tekrar çıkıp gelmiş. Kızın derdine derman olmak için işe başlamış. Sabah olmadan bütün samanları altın ipliğe dönüştürmüş. Kız sevincinden şarkılar söylemeye başlamış. Derken kral ve görevlileri gelmiş. Kızın becerisini görünce çok sevinmişler. Yine görevli çıkagelmiş. Onun ısrarı sonucu emin olmak için üçüncü kere kızın denenmesine karar vermişler. Yine saman dolu bir odaya kızcağızı koymuşlar.
Değirmencinin kızı, iki elini başının arasına koyup kara kara düşünmeye başlamış. Gözyaşları sel olup akmış. Cüce yine imdadına yetişmiş. Derdine derman olacağını, yalnız bir şartı olduğunu söylemiş : ” Bu sefer senden bir karşılık isterim” demiş.
Kızcağız, “verecek bir şeyim yok” dese de onu ikna edememiş. Cücenin inatçılığı tutmuş. “Kralla evlenince ilk doğan çocuğunu isterim” demiş. Başka da bir şey dememiş. Kızcağız çaresizlikten kabul etmiş. Kral, kızın üçüncü kez başarısını görünce vakit kaybetmeden düğün hazırlıklarına başlamış.
Hiç kimsenin lafına kulak asmamış. Kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. Yemişler içmişler, bir güzel eğlenmişler…Günler günleri, aylar ayları kovalamış. Derken kralın nurtopu gibi bir çocuğu olmuş. Kraliçe ise bir gün cücenin gelip bebeğini isteyeceğini kara kara düşünüp duruyormuş.
Günün birinde gerçekten cüce gelip bebeği istemiş. Kraliçe ne yapacağını şaşırmış. Cüce, ” Sana son bir şans. Adımı bir ay içinde bilirsen bebeği almam” demiş. Kraliçe, bir kaç gün ağlayıp sızlamış. Sonunda durumu krala bildirmiş. O da çok şaşırmış. Ne yapıp edip bir çare bulacağına söz vermiş.
Kral, ülkenin bilginlerini saraya davet etmiş. Hepsi gece gündüz çalışmışlar. Ne yazık ki bir çözüm yolu bulamamışlar. Tam umutlarının bittiği bir anda bir adam çıkagelmiş. Kralın yanına varıp : “Bugün ormanda bir cüce gördüm” demiş. ” Dolanıp duruyordu. İki lafından biri şuydu : Kraliçenin çocuğu benim olacak, HARİ BARİ BUŞKİ derler.” Kraliçe, bu ismi ezberlemek için çok çalışmış. Bir gün cüce kapıya dayanmış. Kraliçe, cücenin ismini söyleyince cüce çok şaşırmış.Nasıl öğrendiğini sormuş. Kraliçe : “Bir annenin, yavrusu için yapmayacağı bir şey yoktur.” demiş. Daha sonra cüceyi en güzel ödüllerle mükafatlandırmış. Bu masal da burada bitmiş…
Ne dersiniz? Cücenin ismini siz olsaydınız aklınızda tutabilir miydiniz?
Sevgili Aileler; Bir Masal sitemizin size ve çocuklara faydalı olduğunu umarak masallar seçiyor, beğendiğinizi ve bizi takip ettiğinizi umuyoruz. Bizlere de faydalı olması açısından lütfen yorum bırakmayı unutmayın 🙂
Bir Masal sitemizin uygulamasını artık Akıllı telefonlarınıza yükleyebilirsiniz, Buraya tıklayarak Google Play’den Bir Masal uygulamamızı indirin.